Saadet Partisi Afyonkarahisar Merkez İlçe Başkanı Orhan Arslan haftalık basın toplantısında gündemi değerlendirdi. Arslan’ın basın açıklaması şöyle;
“Bugün 26 Nisan 2021 Pazartesi. Zenginlerin otellerde, kayak merkezlerinde keyif sürerken fakirlerin evde hapsolduğu, zincir marketler cirolarını katlarken küçük esnafın bitirildiği, İngiltere mutasyonundan sokağa çıkma yasağının olduğu ama İngiltere’den gelen turistlerin kısıtlamadan muaf olduğu bir hafta sonunu daha geride bıraktık. Yeni haftanın ülkemize ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyorum.”
“Pazarcı esnafını zor durumda”
Bu hafta sokağa çıkma yasağına çarşamba gecesi açıklanan kararla bir gün daha ilave edildi. Yani sadece 19 saat önce yasak bildirildi. Bu kararla sebze-meyve esnafı en çok mağdur olan kesim olmuştur. Cuma günü yapacağı satışları da hesap ederek aldığı ürünler elinde kalmıştır. Bu ürünleri Pazartesi satma ihtimali de çok düşüktür. Çünkü 3 günde bu ürünler tazeliğini kaybedecektir. Satsa bile zararına satmak zorunda kalacaktır. Ürünlerin fiyatlarının yüksek olması sebebiyle de binlerce liralık zararları olmuştur. Ekonomik olarak zaten zor günler yaşayan bu insanların zararını kim karşılayacak? Cuma günü kurulacak pazarla evine bir dilim ekmek götürecek pazarcı esnafının geliri zincir marketlere aktarılmış, zengin daha zengin fakir daha fakir hale getirilmeye devam edilmiştir. Pazarcı tezgahını açamazken marketlerin sebze meyve satması haksız rekabet değil midir? Özelde pazarcı genelde ise yasaklar sebebiyle gelir kaybına uğrayan bütün insanımıza gelir desteğinde bulunmanız gerekmez mi? Aslında bu desteği yasak kararını açıklamadan yapmanız gerekirdi. Önce parayı hesaplarına yatırıp arkasından yasaklamayı getirmeniz gerekirdi.
“Servis araçlarına getirilen yasak”
Belediye Meclisi’nin 1 Mart’ta aldığı bir kararla Eski Yoğurt Pazarı ile Emniyet Müdürlüğü arasındaki yolu servis araçlarının kullanması yasaklanmıştır. Konuyla ilgili meclis üyelerine ve Belediye Başkanı’na birkaç soru yöneltmek istiyorum; bu kararın alınmasını tavsiye ve teklif edenler ehil isimler midir? Trafik sıkışıklığına servis araçlarının sebep olduğuna dair bir veri var mıdır? Gün içerisinde bu yoldan kaç servis aracı, kaç ticari araç ve kaç özel araç geçmiştir ve bunların toplamı kaçtır? Servis araçlarının toplam araç sayısına oranı ne kadardır? Söz edilen yolun yukarı kısmında bulunan mesela Çavuşbaş gibi mahallelerinde ikamet eden servise binecek insanların Yeşilyol Caddesine kadar yürümek zorunda kalacakları sizi rahatsız etmiyor mu? Yürüyenin bayan, çocuk ve engelli olabileceğini düşündünüz mü? Yağmurda, karda, sıfırın altındaki sıcaklıklarda, gece geç saatlerde yürümek zorunda kalanların yerine kendinizi koydunuz mu? Sonra yasaklı yol üzerinde bulunan Kadınana İmam Hatip Ortaokulu’ nu düşündünüz mü? Şehrin her yerinden servisle taşıma yapılan bu okula öğrenciler nasıl gelecek? Milli Eğitim Müdürlüğü Taşımalı Eğitim kapsamındaki bu okula köylerden gelen öğrenciler nasıl ulaştırılacak? Milli Eğitim Müdürlüğü’nün şartnamesine göre öğrenciyi okula bırakmak zorunda ama belediye giremezsin yasak diyor, yüklenici ne yapacak? Son olarak geçtiğimiz hafta uygulamaya konulan bu kararın trafiğe etkisi nasıl olmuştur? Soruları daha da artırabiliriz ama sözü daha fazla uzatmak istemiyorum. Servis aracı adı üzerinde servis aracının belirli bir yolu kullanmasının yasak olması düşünülemez. Belediyeyi derhal yürütmeyi durdurmaya ve Mayıs ayı oturumunda kararı iptal etmeye davet ediyoruz.
Trafik yoğunluğunun azaltılması için belediyenin bulduğu çözüm hayret vericidir. Servis araçlarına yasak getirmek. O zaman daha kalıcı çözümü yapın, bütün araçların çarşıya girmesini yasaklayın trafik sorunu kalmaz. Trafikle ilgili çözüm önerilerimizi daha önce dile getirmiştik. Konuyu birinci ağızdan anlatmak için belediye başkanlığından randevu da talep ettik. Ancak bize bir geri dönüş olmadı. Buradan tekrar ifade edelim ki; çözüm için her semte otoparklar yapılmalı. Bunu söyleyince yer olmadığından söz ediliyor. Biz de diyoruz ki; o bölgedeki boş arsa ve ya eski binaları belediye hakkıyla, mal sahibinin rızasıyla satın alsın, otopark yapsın. Kaynak olarak ta Millet Bahçelerine aktaracağı parayı buralara harcasın. Millet bahçeleri bir yıl sonra da yapılabilir. Ayrıca başkanın kendi açıklamasına göre 67 milyon kasada para var. Bu arada eski Bağ-Kur binasına otopark yapılması kararına olumlu baktığımızı ifade etmiştik. Ancak burada bizi endişelendiren Yap-İşlet-Devret modeli ile yapılacak olması. Bilindiği gibi bu modelde genelde yapılan yolcu garantisi, araç geçiş garantisi gibi garantiler oluyor. Teleferikte de garanti verilecekti. Yapılacak olan bu otoparka da araç garantisi verilmemesi çok önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. inşallah böyle bir hata yapılmaz.
“İktidar zulümlere sessiz kalmamalı”
Ne yazık ki her Ramazan ayında olduğu gibi bu sene de Ramazan ayının başlamasıyla, İsrail zulümlerine yeniden başladı. Zulüm, İsrail’in adeta karakteri ve mübarek günlerimizde saldırılarıyla canımızı yakmayı da huy edindi. İslam ülkelerinin bu zulme sessiz kalması ise canımızı daha çok yakmaktadır. Şimdi bunun yanında bir de Çin zulmü çıktı. Doğu Türkistanlı kardeşlerimize acımasızca zulmediliyor. Çin yönetiminin şimdi de Ramazan’da oruç ibadetine engel olmak için toplama kamplarında ilaç bahanesiyle Müslümanlara gündüz zorla su içirmeye çalıştığı iddia ediliyor. Asırlardır orada yaşayan, geçmişte devlet kuran bir topluluğun bugün maalesef bütün hakları ellerinden alınıyor; kültürü, dili ve dini yok ediliyor. Bu asrın başında Irak’ta başlayan zulüm Myanmar, Arakan, Keşmir, Suriye ile devam etti. İslam coğrafyasında, hiç olmadığı kadar kan ve gözyaşı dökülmektedir. Bir taraftan yaşanan bu elim hadiselere duyduğumuz üzüntüyü dile getiriyoruz, diğer taraftan da iktidarın sessizliği bizi derinden yaralıyor. Kültürüne, medeniyetine ve tarihine sahip çıktığını göstermek için Özbek Çadırı’nda iftar tertip eden iktidarın, kültürünü ve inancını yaşayamayan kardeşlerimizin acılarını görmezden gelmesi, bunlara duyarsız kalması bizi üzüyor. Bu zulümlere daha fazla sessiz kalınamaz, kalınmamalıdır.
Son dönenmelerde bölgemizde meydana gelen gelişmeler bizi daha da endişelendiriyor. ABD’nin bölgemizde oynayacağı oyunun temelini teşkil eden BOP ne yazık ki dar bir çerçeve tarafından dile getiriliyor. Halbuki bizim ileride karşılaşacağımız en büyük tehdit BOP’tur. ABD şimdi bu bölgeyi bütünü ile kuşatma altına alabilmek için Irak’ta, Suriye’de, Katar’da, Yunanistan’da üsler kurdu. 1990'larda Pentagon Dergisi'nde yayınlanan harita bizim için çok önemli. Türkiye’nin bölündüğünü gösteren bu haritaya karşı ufacık bir tedbir veya tepkiye rastlamadık. ABD’nin bölgemizdeki tavırlarını daha dikkatli okumalıyız. Nitekim yaptığı son açıklama ile de bize dost olmadığını bir kere daha ispatlamıştır.
“Geçim ittifakı”
Ülkemiz 2023, 2053, 2071 hedefleri ile oyalanıyor. İktidarın ilk dönemlerinde ülkenin en kıymetli hazineleri satıldı, fabrikalar satıldı, kurumlarımız yok edildi. Bunun sonucu 2013 yılında kişi başına düşen milli gelir 12.582 ABD doları seviyesinde iken; 2020 yılında bu rakam 8.599 dolara düşmüştür. Bunun anlamı vatandaşlarımız gün gün fakirleşmekte, her geçen gün bir önceki gününü arar hale gelmekte demektir. Oysa AK Parti, 2023 hedeflerinde; kişi başına milli gelir hedefini 25.000 dolar olarak ilan etmişti. Gelinen noktada bırakın 25.000 doları; bu hedefin yarısına bile ulaşmamız mümkün görünmüyor. Bu sebeple Kanal İstanbul'la uğraşacağınıza üretimle, ithalat ihracat dengesini düzeltmeyle, işsizliğe çözüm üretmekle, kendi kendimize yeteceğimiz tarım politikasıyla
uğraşın tavsiyesinde bulunuyoruz. Türkiye’miz, insanımızın her geçen gün daha da fakirleştiği, küçük bir azınlığın servetine servet kattığı ancak çoğunluğun kuru ekmeğe, patatese, soğana muhtaç bırakıldığı bir ülke olamaz, olmamalıdır. Sadece seçim kazanma ve koltukta kalma hırsının ülkemizi getirdiği nokta ortadadır. Vatandaşımızın derdi geçimdir. İnsanımızın önceliği ekonomik koşullarının iyileşmesidir. Buna karşılık iktidarın önceliği holdingler olmuş ve elektrik şirketlerine 3 milyar lira destek verilmesi kararı almıştır. yapacağı bu desteği de faturalara yansıtarak vatandaştan alacaktır. Vatandaşın derdine derman olmayı bıraktılar, dert üstüne dert yüklüyorlar. Evine götüreceği ekmeği, çocuğuna alacağı kıyafeti, ayın sonu gelince ödeyeceği kirayı ve faturaları kara kara düşünen insanımızın problemlerini görmezden gelen siyaset anlayışını reddediyoruz. Saadet Partisi olarak bıkmadan, usanmadan vatandaşın derdini, sıkıntısını ve çözüm yollarını konuşacak, geçim meselesini sürekli gündemde tutacağız. Önceliğimiz geçimdir, derdimiz milletin derdidir, sıkıntımız geçim sıkıntısıdır. Saadet Partisi olarak daha seçim gündemde değilken ittifakların konuşulmasına karşı biz; gelin, vatandaşlarımızla Geçim İttifakı yapalım, dedik. Geçim İttifakı şu anda seçim ittifakının önünde olan bir konu. Biz bu ittifakı her hafta gündeme getireceğiz ve tekliflerimizi tek tek sıralayacağız.